Başlarken
Ülkendir taş ve beton bu yanlışkent
Her gün bir yanın biraz daha taş senin
Osman Sarı
Sevgili İdeal Hukuk Okuyucuları, dergimiz 11. sayısına ulaştı. Bu sayıda kapak konusunu“şehir ve hukuk” olarak belirledik.
Şu günlerde ülkemizde yoğun bir kentsel dönüşüm süreci yaşanmakta ve hukuki mevzuat, bu bağlamda çok sık değişmekte yeni yasalar çıkmakta. Değişen mevzuatın, teknik maddelerinin düzenlenmesinin yanı sıra, öncelikle, bu mevzuatın alt yapısının oluşturulması şehir ve medeniyet bilincini inşa edecek bir felsefenin geliştirilmesi gerektiğini düşünüyorum.
Varlık düzleminde mekân ve insan bağlamında çıkacak problemlerin insani değerleri öne çıkaran çözümlerin önerilmesi ve desteklenmesi gerekmektedir. Bunun, sadece günümüz insanı için değil henüz o şehirde yaşamaya başlamamış ilerideki nesiller için de üzerimizde büyük bir sorumluluk olduğuna inanıyorum.
Çok eski dönemlerde olduğu gibi son yıllarda da dünyada artık devletlerden çok şehirler ön plana çıkmakta. Devletler medeniyetlerini şehirler üzerinden temsil ve inşa etmekte. Bu sebeple, biz de İdeal Hukuk Dergisi ekibi olarak, Bahçeşehir Üniversitesi Medeniyet Araştırmaları Merkezi Başkanı, Prof. Dr. Bekir Karlığa Hocamızla söyleşi gerçekleştirdik. Hayli uzun olmasına rağmen keyifle okuyacağınızıdüşündüğüm söyleşide esaslı sorulara cevaplar aradık.
Prof.Dr. Bekir Karlığa söyleşide, medeniyet bilincimizin son iki yüz yılda çok ağır hırpalandığını, eskiye düşmanlığın bir kanser gibi her tarafa sirayet edip bütün mirası yıktığını söyledi. Bizler bu mirasın yeniden ayağa kaldırılması ve medeniyet tasavvurunun yeniden inşasında hukukçulara düşen görevi sorduğumuzda hocamızın cevabı önemliydi:
‘İbn-i Rüşt; “İnsanlık doktorlara ve hukukçulara hiçbir zaman için muhtaç olmaktan kurtulamaz. Ama hukukçuların ve doktorların çok olması da bir kentin hastalığına işaret eder.”der. Onun için hukukçu hayatımızın temel taşıdır ama hukukçu için medeniyet bilinci herşeyden daha önemlidir ve medeniyet bilincini savunacak, koruyacak, yaşatacak olan da hukukçulardır. Çünkü hukukun olmadığı yerde, hakkın ehline verilmediği yerde medeniyet olmaz.’
Bizler, kentsel dönüşüm ve yeni şehir planlamaları yapılırken geçmişimizden getirdiğimiz hikmet ve bilgeliğin kaybolup gitmesine göz yumamayız. Bir şehri inşa ederken sadece dünyanın en yüksek gökdelenin veya en büyük AVM’sinin bulunduğu şehir olmaya odaklanırsak farkında olmadan medeniyetimizin yapı taşları olan bu incelik ve hikmetlerin kalanlarını da kaybederiz.
İnsanoğlunun dünyaya ve doğaya meydan okuyan tavır ve tutumunun sınırlandırılması gerekir. Bu da ancak şehir mimarları ve hukukçuların ortak sorumluluğunda, anahtar kelimeleri “zarar verme” “koru” ve“güzelleştir” olan bir felsefi anlayış geliştirilerek ve idealize edilerek başarılabilir.
‘Gökte yapılıp yere indirilen şehir’ dahihüzünle ama bir o kadarda umutla bizleri beklerkengöğe doğru şahitliğe uzanmış minareleriyle bu cennet şehrin “kubbelerini yere koyarak” ruhunu incitirsek, bunun hesabı bir gün hepimizden sorulacaktır vesselam.
Av.Şebnem Taşan Kurt